Günümüzde yalnızca daha fazla üretmek değil, daha akıllı teknolojilerle, daha yüksek verimlilikle ve çevresel etkileri gözeterek üretim dikkat çekiyor. Bu dönüşümün merkezinde ise Ar-Ge yer alıyor.
Bugün küresel ölçekte rekabet gücü yüksek ülkelerin ortak noktası, Ar-Ge harcamalarına verdikleri önem. Artık Ar-Ge, yalnızca ürün geliştirme süreçlerinin bir parçası değil; enerji dönüşümünden uzay teknolojilerine, biyoteknolojiden yapay zekâya kadar geniş bir yelpazede sistemsel değişimi tetikleyen bir güç haline geldi. Yenilenebilir enerji depolama çözümleri, yeni nesil malzemeler, uzun menzilli batarya teknolojileri ve iklim kriziyle mücadeleye yönelik inovasyonlar, küresel rekabetin yeni belirleyicileri olarak öne çıkıyor. Birçok ülke, Ar-Ge yatırımlarını milli stratejilerinin merkezine alarak hem teknolojik üstünlük hem de ekonomik sürdürülebilirlik sağlamayı hedefliyor. Bu tablo, yalnızca ileri teknolojiye sahip ülkelerin değil, gelişmekte olan ekonomilerin de Ar-Ge’yi uzun vadeli büyüme ve rekabet stratejisinin merkezine alması gerektiğini net biçimde ortaya koyuyor.


Türkiye perspektifinde baktığımızda ise Ar-Ge harcamalarının milli gelirdeki payı son yıllarda artış gösterse de, yüzde 1,4 seviyelerinde seyrediyor. Bu oran, Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD) ortalamasının altında maalesef. Ancak umut verici olan nokta, bu alandaki gelişimin büyük oranda özel sektör kaynaklı olması. Türkiye’de yapılan toplam Ar-Ge harcamalarının yaklaşık yüzde 65’i, özel sektör eliyle gerçekleştiriliyor. Bu da uzun vadeli bakış açısına sahip sanayi gruplarının vizyoner yatırımlarını ortaya koyuyor.
İş hayatım boyunca hep şunu gözlemledim: Bir ülkenin ya da şirketin üretim gücü, yalnızca tesislerle, makinelerle değil; bilgiyle, merakla ve sürekli gelişim anlayışıyla inşa ediliyor. Bu yüzden Ar-Ge ve teknolojiye yapılan her yatırımın, aslında geleceğe atılmış güçlü bir adım olduğuna inanıyorum.
Bu noktada, Ar-Ge bizim için sadece teknik bir fonksiyon değil, tüm stratejik kararlarımızın itici gücüdür. Kimya ve ileri malzemeler, enerji, gayrimenkul gibi farklı sektörlerde faaliyet gösteren bir grup olarak, geleceğin rekabet şartlarını bugünden okuyarak hareket ediyoruz. Ar-Ge yatırımlarımız, bu yaklaşımın temel yapı taşını oluşturuyor. Teknolojik kabiliyetimizi, stratejik kapasitemiz olarak görüyoruz. Bugün karbon elyaftan UHMWPE elyafa, biyobazlı epoksi reçinelerden kızılötesi yansıtıcı pigmentlere kadar pek çok projeyle savunma sanayiinden döngüsel ekonomiye, birçok alanda fark yaratıyoruz. Bünyemizde son beş yılda yürütülen 900’ü aşkın Ar-Ge projesi; yalnızca ürün geliştirme değil, aynı zamanda süreç iyileştirme, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik hedeflerine hizmet ediyor.
Son üç yılda yalnızca dört grup şirketimizin Ar-Ge’ye ayırdığı bütçe 60 milyon doların üzerine çıktı. Ar-Ge’nin cirolarımıza katkı oranı bazı şirketlerimizde yüzde 20’nin üzerine çıkmış durumda. Bu rakamlar sadece yatırımın büyüklüğünü değil, iş modelimize olan stratejik etkisini de gösteriyor. Patent ve tasarım tescil başvurularında kayda değer bir artış yaşanırken, 24 üniversiteyle yürütülen iş birlikleri, TÜBİTAK ve Avrupa Birliği destekli projelerimiz daha geniş bir etkiye ulaştı. Bugün, sınırları aşan iş birliklerimiz ve çok disiplinli projelerimizle yalnızca Türkiye’de değil, global Ar-Ge ekosisteminin de aktif bir parçası olmayı amaçlıyoruz.
5 Ayrı Ar-Ge Merkezi
Ciroya Katkısı
Ar-Ge’nin yalnızca laboratuvarlarla sınırlı bir alan olmadığını, iş birliği kültürü ve teknoloji entegrasyonu sayesinde nasıl dönüştüğünü her gün yeniden deneyimliyoruz. Bu kapsamda; yapay zekâ odaklı Ar-Ge iş birliklerine de öncelik veriyoruz. Aktek Bilişim ile başlattığımız çalışmalar, veri analitiği, süreç modelleme ve akıllı ürün geliştirme gibi alanlarda teknolojik entegrasyonu güçlendiriyor. “Çapraz araştırmacı değişimi” uygulaması ile farklı şirketlerimizdeki Ar-Ge uzmanlarımız, rotasyon sistemiyle ortak projelerde görev alıyor. Bu hem kurum içi sinerjimizi artırıyor hem de çok disiplinli yenilik kültürüne olanak tanıyor.
Ar-Ge, bizim için yalnızca bir teknik faaliyet değil; sürekli öğrenme, sorgulama ve yenilik üretme üzerine kurulu bir düşünce sistemi. Bu yaklaşımı, yalnızca laboratuvarlarımızda değil; üretimden tedarike, pazarlamadan dijitalleşmeye kadar her iş sürecimizde yaşıyoruz. Farklı birimleri bu sürece aktif olarak dahil ederek, yenilikçi kültürün şirket genelinde kök salmasını hedefliyoruz. Amacımız, Akkök Holding’in hem grup içi sinerjiyi hem de uluslararası iş birliklerini kullanarak, global Ar-Ge ekosisteminde söz sahibi bir oyuncu haline gelmesidir.
Gelecek öngörülemez olabilir. Ancak geleceğe hazırlıklı olmak elimizde. Bu da ancak teknolojiye yapılan cesur yatırımlar ve sürekli yenilik kültürüyle mümkün. Ar-Ge ve teknoloji, gelecek için rekabet avantajı sağlayan en güçlü enstrüman. Akkök Holding olarak, bu bilinçle hareket ediyor, yalnızca bugünü değil, geleceği de inşa etmeye odaklanıyoruz.
Gerçek rekabet gücü sürekli öğrenme cesaretiyle başlar. Ar-Ge çalışmaları bu cesaretin en somut hali. Biz bu cesaretle yalnızca bugünü değil; geleceğin teknolojilerini ve endüstrilerini de şekillendirmek en büyük hedefimiz. Biliyoruz ki, yarını kazananlar, bugünden harekete geçenler olacak.
İhsan Gökşin Durusoy
Akkök Holding İcra Başkanı